Salı, Kasım 29

bu akşam...

haftada 2 gün babamızın mesaisi var.
mesai dediysem saat 8buçukta evde.ama biz çoktan hayatımın aşkıyla akşam yemeğini yemiş oluyoruz.
babamızla sohbet ederken 1-2 kaşık eşlik ediyoruz doruk paşayla.
bu akşamda dorukla başbaşa yemek yiyeceğiz.
menüde iki gündür ısınmayan ayaklarıma şifa niyetine anne-doruk yapımı tarhana çorbası var.
hayatımda ilk defa tarhana yaptım.tarif cafe fernardodan, öğütmesi ise doruk paşadan:))
yanına köfte - erişteli pilav  ve havuç salatası var.
bakalım bu akşam ki köfte yedirme çabam sonuç verecekmi?

aşağıda  bir zamanlar annesütünü büyük bir zevkle üpleten doruk paşa... 

Pazartesi, Kasım 28

bu aralar biz...

çok koşturuyoruz...
en son öğretmenler gününde kalmışım.o gece eşimin bölümü olarak yemeğe gittik.
eşiminde benimde böyle bir eğlenceye bayağı ihtiyacımız varmış.çok eğlendik.
ertesi gün yeni evli bir çifte ev hayırlamaya gittik.
cumartesi günü annem geldi.torununu özlemiş.bende onu özlemişim.
valla nasıl geldiğini o bile bilememiş.
ankara bir mağazada düşmüş.heryeri çürümüş,mosmor..
ve doktora gitmemiş hala...
bu arada kayınpederde düştü, ayağı burkulmuş, doktor doktor geziyoruz kaç gündür.ayak diye başladık bel fıtığı çıktı bakalım bugün yarın durumun ciddiyeti çıkacak ortaya...
hal böyle olunca babayemiz iki çocuğa bakmak durumunda kaldı. ki tüm erkekler gibi kayınpederde hastayken bir nazlı bir nazlı...
o yüzden kadıncağız yetişemiyor diye ben akşamdan yemek yapıyorum, dorukla birlikte götürüyorum.
bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyorum.
pazar günü sakince oturduk zira annem pek rahat gezemiyor her yanı acıyor,
buna rağmen yemekler yaptı birsürü,
anne yemekleri koktu evim,
ben huzurlu, mutlu,yanağında sebepsiz bir gülümsemeyle dalaşır oldum saat ona kadar...
10 treniyle gitti.
doruk "annane ditme ütpen" dedi ama ne çare o da öğretmen, çalışıyor hala...
bana buda yetti 1buçuk günlük anne morali...
canım annem iyiki varsın....

Perşembe, Kasım 24

ben öğretmenim...

ben öğretmenim...
bugün benim günüm...
doğudaki şehitleri andım(k) önce...
sonra depremde kaybettiklerimizi...
herşeye rağmen garip bir gurur vardı içimde...
mesleğimi seviyorum..
dakikada bir değişen müfredata rağmen...
35 kişilik sınıflara rağmen...
çocukların ilgi, yetenek ve becerisine bakılmaksızın öğretmekle yükümlü olmanın zorluğuna rağmen...
hayata dair hergün en azından 1 mmlik yol alabilmelerinin çabasıyla...
ilk günkü kadar olmasada hala heyecanlı,
ama ilk günkü kadar istekli,
gerçekten severek,
çalışıyorum...
öğretmen olmayı çok seviyorum....


Pazar, Kasım 20

tiyatro ile tanışma....

nasılda unuttum yazmayı...
ben evde temizlik yaparken doruk kuzusu babaye ile tiyatroya gitti...
bu bir ilkti...
bileti alırken çok soru sordum esparktaki standa duran sevimli ablaya..
çünkü asıl sorumlu bey pek bi geçiştiriyordu soruları.
ama öğrenci olduğu belli genç kız çok güzel ikna etti beni..
4 yaşa kadar çocuklar ebeveynlerinin kucağında olabiliyormuş,
önce halası ben götürürüm dedi,sonra işi çıkınca babaye (babanne) seve seve götürdü oğlumu.
keşke yanında olsaydım bu ilk tiyatro oyununda ama temizlik için gelen bayana uygun tek gündü.
birde alışsın istedim dışarıya babaye, halasıyla gitmeye...
babayenin yorumları ise beni benden aldı.
-büyük adam gibi sessizce, dikkatlice izledi benim oğlum
-hiç bir sorun çıkmadı.iyi bir ikili olduk.dedi
pek keyif almışlar yine olsa yine giderlermiş:))
tek sorun tiyatro bitince çıkmak istememiş, yani okadar keyif almış canım oğlum.
çok mutlu oldum.
inşallah bir dahaki sefere birlikte gideriz.
babaye göre haftada bir gidelermiş.babamız getirme -götürme ve tiyatro çıkışı yemek ısmarlama görevlerinide yaparsa süper olurmuş:))
valla bu şartlarda bende giderim,kuzuda sevmiş zaten dimi ama:))

biz bu aralar...

doruk geçen pazar itibariyle iyileşti.
bizde tüm hafta geçmiş bayram ziyaretlerimizi yaptık.
bu 6. hastalıktan bize kendini yere atarak istediğini yaptırma huy olarak kaldı:((
malesef bu huydan hiç hoşlanmadık karı -koca...
bimden sallanan at aldık hastalık döneminde kendine gelsin, mızmızlığı azalsın diye,
sonuç attan inmiyor,hatta atına isim bile taktı 'canım beyaz at'.
birde şapka takıntımız varki sormayın.evin içinde el örgüsü şapkayla geziyor:))
dün bayram sonrası, hastalık arası kendini kaybeden evimizle ilgilendik.
cam, kapı ,duvarlar nefes aldı desem yeridir:))
bende ortalık topladım, dolap içleri, verilecekler, atılacaklar derken büyük bir temizlik oldu.
rimelim ve parlatıcım kaybolmuştu ve geçen gün organık makyaj ürünleri satan arkadaşa sipariş vermiştimki,
temizlik sırasında evin olmadık yerlerinde rimelim, parlatıcılarım, nemlendiricim ortaya çıktılar...
artık doruğun ulaşamadı yer yok gibi taburesine çıkıp istediği şeyi alıyor:))yandıkki hemde nasıl...
tabureye çıkma tehlikesinemi,yoksa heryeri karıştırma tehlikesinemi yanayım bilemedim...
neyse katılmamız gereken bir doğumgünü var bu akşam hazırlanmamız gerek...
mutlu pazarlar olsun hepimize:)))

Perşembe, Kasım 10

en ateşli hastalık:6. hastalık

Efendim en baştan alayım ki sizde yaşarsanız(allah korusun)panik olmayınız.
arife günü gecesinde bizim paşanın ateşi çıktı.babamız calpol destekli sabaha kadar kontrol etti.
bayramın birinci günü gündüz tam düştü diye bakarken birden 39,5 dereceyi gördükki 4 saat arayla calpol-dolven ikilisine başladık.ama kuzum soldu bir günde.ne bir şey yiyor nede huzur veriyor.ama gayet aktif, konuşkan,bıcır bıcır hallerde beni şaşıttıyor.hatta ıslak bezle uyurken ateşi düşürmeye çalışıyoruz.uykusunda gayet kibarca,
  -anne apma ütfen istemiyorum
yada
-olmaz uyucam ben .diyor.

bayramın 2. günü hadi bakalım toparlanırız artık derken.ateş düşürücülerin etkisi 1,5 saate düşüyor ve bizde acilde alıyoruz soluğu.acildeki pratisyen hekim boğazlarda hafif birşey var ama idrarına bakalım diyor.
bizimki inat ediyor bir türlü çiş yapmıyor.biz eve gidelim yapınca getirelim diyoruz.tamam ateşine bakıyorlar 39,1..novalgin iğne yapıcam diyor.ben hayır diyorum şurup verin ateşliyken iğne yaptıramam diyorum.kısa bir tartışma, tedavi reddediyor diye kağıt imzalatmalar vs ..sonunda fitil artı ateş düşürücü şurupla eve dönüyoruz.

fitil sayesinde 3 saat uyuyan kuzunun tekrar ateşi çıkıyor 5 saat arayla ikinci fitil artı ateş düşürücü şuruplar..derken sabaha karşı 5te ateş 39,8 biz panik hemen bir ılık duş sonrasında ateşi 38lere düşürdük( duş sırasında tam 10 dakika işedi.tutmuş doktordan beri:))sabah gayet güzel uyanan paşam yarım saat sonra kendini yere atmaya, hırçınlaşmaya, ağlamaya başlıyor.çorap giydiriyoruz.çıkart çorabı anne diye bir saat ağlıyor.hemen çorabı çıkartmama rağmen çıkart diye ağlamaya devam ediyor.sürekli kucak kucak diye bağrıyor.almazsak eğer kendini yere atıyor ağlıyor.ama nasıl bir ağlama hiç gözyaşı yok:)

valla çok sinir bozucuydu ateş artı bu kaprisler bunalttı bizi.yinede her istediğini yaptık tabiki nöbetleşe çünkü bir yerden sonra hırçınlıkları bizim sinirleri zıplatıyordu:((

neyse ateş baktıkki düşmeyecek navolgin şurup verdik ve ateş falan kalmadı.ama bu sefer huysuzluk tavan yaptı.zaten sudan başka birşey yemeyen içmeyen çocuk,açlıktan uyuyamayınca dağıttı tam anlamıyla.

bayramın son günü biz hala evden çıkamadık.ve artık sonunda torunlarını merak eden kv ve kp geldiler bayramlaşmaya...sonrada halamız...doruk bütün kalabalığı görünce başladı bayram sohbetine...o huysuzluk yapan, bize vuran, ağlayan çocuk gitti bayram şekeri kıvamına yakın bir kuzu geldi.birde demesinler neresi hasta bu çocuğun diye .yalancıda olduk...neyseki ilk 20 dakkadan sonra başladı, huysuzlanmaya, kendini yerlere atmaya da  aklandık biraz.sonrada sızdı kaldı yorgunluktan.

akşam komşular geldi onlarada en güzel hırçınlıklarını sergiledi ve akşam 9buçukta yattı.sabah babaneye bıraktığımda uyuyordu hala.ben törenden geldim  ve saat 10 buçuk gibi uyandı.gözler şişmişti.çok uyuduğundan olmuştur dedim.5  zeytin, 2 sarma (ne alaka ama babane getirmiş.) ve iki kaşık reçelden oluşan ekmeksiz kahvaltısını yaptı.üstünü değiştireyim dedim bir baktım sırtı kıpkırmızı döküntü dolmuş.herhalde aynı gün 2 kinder süt dilimi yemişti dokundu dedim(hastayken tek onu yemek istedi) ve saat 3 e doktordan ravdevu aldık,gittik.

yukarıda yazdıklarımı anlattım ve adam bize 6.hastalık olmuş ve atlatmışsınız artık dedi.nasıl yani dedik 6. hastalıkta ne derken,işte 4gün boyunca yaşadıklarınız dedi.bu aralar, suçiçeği ve 6. hastalık salgını varmış.yalnız 6. hastalık teşhisi zor oluyormuş, kan ve idrar tahlilinde pek anlaşılmazmış.ama belirtiler tam anlamıyla bizim yaşadıklarımızmış.ateş, iştahsızlık,şiş gözler ve döküntü...

6.hastalık 6 ay-3 yaş arası geçirilen iyi huylu, döküntülü, ateşli bir hastalık.birkez geçirilince vucüt ömür boyu bağışıklık kazarnırmış.ilkbahar ve sonbahar ayları hastalık için uygun aylar.solunum yolu ile geçiyor. aşısı yok, tedavisi yok.ateş kontrol altına alınıp düşürülür.ateş sonrası çıkan döküntüler 2 gün içinde solar gider ve hastalık biter.huysuzluk, sürekli ilgi isteme, iştahsızlık birkaç gün daha devam edebilirmiş.

şimdiye kadar yaşadığımız en ateşli hastalık 6. hastalık oldu.inşallah bununla kalır geçer...


Çarşamba, Kasım 9

ATAM...

SENİ
ÇOK AMA ÇOK
ÖZLÜYORUZ...


Salı, Kasım 8

1-5 nöbetindeyim:(

bayram hazırlıklarım tamamdı.
karı-koca tek bavula sığmıştık.doruk paşa küçük bir bavul artı bir çantayla yetinmişti bu sefer...
plan gayet basitti...
ilk gün bayramın gereklililiği yapılacak,eskişehirdeki 1.derece büyükler ziyaret edilecek.
ve gece ankaraya gidilecekti.
büyük bir ihtimal doruk yolda uyurdu ve gayet güzel bir yolculuk olurdu...
cık olmadı.arife gününün akşamı başlayan ateş, gündüz söndü, gece yavrumu perişan etti.
gündüz bir ara 39,5 göründü babamızı acil çağırdım.yapılması gerekenleri yaptık.doktorumuz antibiyotik önerdi telefondan.2 gün içinde düzelmezse haber verin dedi.
bayramın birinci günü ilk nöbeti aldım ben.ancak 3 e kadar dayandım.hiçbir şey yemedi.cici bebe hariç.
bayramın ikinci gününe güzel başladı.hadi bakalım bayram başlasın dedik.ama olmadı saat 4te acildeydik.
boğazlar iltihaplı ve kocaman bir azı dişi geliyor eli kulağında.
ikisi birleşince kuzum böyle ateşli olmuş.
idrar tahlili istedi bizimki yapmadı.evde yapın getirin dedi doktor tamam dedik.
hastaneden çıkarken ateşine baktı 39,1 di.ve biz iki saat önce calpol içmiştik ona rağmen.
novaljin iğne yapıcam dedi.kesinlikle olmaz dedim.bilmiyorum ama küçük çocuklarda iğne hele ateşliyken zararlı diye biliyorum.tabi bu itiraz doktorun hoşuna gitmedi.sorumluluk almam dedi, kağıtlar imzalattı.
sonra bir fitil yaptı geldik eve.
doğrumuydu yaptığım bilmiyorum ama ateş ve iğne bir arada düşünemiyorum.
neyse kuzum rahatladı uyudu kendine geldi.ama 4 saat sonra yine 39, 8 i gördük.acayip korktum.suçluluk hissettim.inşallah bir şey olmaz diye elimizden geleni yaptık ve bir fitil daha uyguladık.şimdi babasıyla uyuyorlar.
5e kadar ben ateş kontrolüyüm.sonra babası..
bizim evde bayram evde ve bir ateşli geçiyor.
bayram şekerimizin tadı yok maalesef..
yarına biraz düzeliriz inşallah...

Cumartesi, Kasım 5

herşeye rağmen işte geldi güzel BAYRAM:)))

birlik ,beraberlik içinde...
mutlulukla, huzurla dolu ..
bir bayram bizimle olsun...

Perşembe, Kasım 3

yemek vakti!

doruk katı gıdaya geçme sürecini gayet sıkıntılı geçirdi.ve hala  yemek yedirmede sorun yaşıyoruz.
et, tavuk, balıkla arası çoook kötü.bu açığı yumurta ve yumurtalı yemek türevleriyle karşılamaya çalışıyoruz.
sebzelerle arası ise şaşırtıcı düzeyde iyi...
anne-babası olarak doruk paşadan yeni şeyler öğreniyoruz.
mesala kereviz ve enginar doruk için eve girdi.ve düzenli olarak her hafta mevsimine göre pişiriyoruz.
yine kırmızı şalgam hayatımızda, hemde yemek olarak.
valla etin, balığın ve en çokta rakının yanına şalgam suyu tercih eden babasıda artık salata olarak ister oldu şalgamı, kırmızı havucu...

acı seviyor babası gibi.soğanı çiğ çiğ yiyor, saksı biber turşusunda ısrar ediyor.
pırasa ve bamyada babasının tabağına ortak oluyor.
makarnada ise durum biraz farklı...
ev makarnasını tercih ediyoruz,hazır makarnadan haz etmiyor.
ama sonuçta yemek seçiyor mu evet ama seçimlerinde yararlı olanlar ağırlıkta sanırım.
sadece bu bile sevindiriyor beni,az miktarda ama sağlıklı yemekler yiyor diye.
neyse bugün günlerden kereviz günü.tarif vermek haddime değil, çünkü bende bir kaç blogger arkadaşın tariflerini harmanladım ve öyle yapıyorum.
doruk ekmek yemediği için kerevizleri limonlu unlu suda bekletiyorum ve bu suyu sırasıyla soğan, havuç, patates ve kereviz sotelendikten sonra yemeğe ilave ediyorum.hem kıvamlı hemde ekmek ihtiyacını karşılıyor doruğun.
(un tam buğday unu tercih ediyorum) birde portakal yada mandalina suyu ilavesi yemeğin kokusu güzelleştiriyor.
son olarakta kerevizin yapraklarını ekledimmi hımmmmmmmmm nefis:))

birde kırmızı pancar salatası var bugün,balığın yanına düşündüm.belkide salatanın hatrına yer bir iki lokma balıktan.
tarif hafif tatlı isimli siteden;
çokkkkkk basit.
pancarları haşla, doğra.üzerine sirke, zeytinyağı, en az 1 tepeleme çay kaşığı kimyon, ve tuz dök karıştır.
2-3 saat bekletin ki o salata sosu iyice karışsın pancara...inanın bana kimyonun bu kadar lezzet verdiğine şaşıracaksınız....
afiyet olsun:))


Çarşamba, Kasım 2

Acemi anne sendromları-1

acemi anne sendromları say say bitmez.yetememezlik,sabırsızlık, pimpiriklilik,acabalar...
sanırım yetememezlik hissi top 10da bir numara...
hele birde acabalar varki sormayın;
yavrunuz uyumaz acaba gazı mı var dersiniz,çok uyur acaba hastamı oldu yorgunmu düştü dersiniz,
bir şey yemez acaba biryerimi ağrıyor,
yada her kaka yaptığında laborant anne olur kaka tahlili yaparsınız,cıvıkmı, yoksa rengi yeşilmi,bu ne bişey mi yutmuş....offfffffff kendinize tahamül edemediğiniz anlar yaratırsınız.evet kesinlikle acemi anne bazen yaşamı hem kendine hemde yavruya dar eder, sıkar boğar...
ben yukarıdakilerin hepsini yaşadım belkide tüm telkinlerime rağmen yaşıyorum.ama en çokta yetememek duygusu beni mahvediyor bu aralar..
çalışan anne olmak zaten bu duyguyu körüklüyor.bütün gün işteyken ne yedi, uyudumu, ağladımı, ay bugün biraz öksürüyordu şimdi nasıl....vs....geçen gün yeni yeni konuşan ve her duygusunu net biçimde ifade eden doruk paşa beni salya sümük gönderdi okula.

sabah dersim yoktu güzelce kalktık kahvaltı hazırladım.bir lokma yemedi.dışarda mandalina vardı tutturdu sadece mandalina yedi.fazla inatlaşmadım.sonra enerji versin birazda tok tutsun diye ev yapımı pudinge muz doğradım verdim. yarısını yedi.aman bunada şükür dedim.sonra etrafı saran kokulardan dolayı altını almak istememle başladı herşey.yok aldırmıyor.tam bir saat dil döktüm yok imkanı yok sonunda öyle böyle aldım altını.baktım iyice huysuzlancak, biliyorum uykusu var beraber uyuyalım dedim.girdik yatağa ben 3 tane hikayeyi okudum benim uykum geldi paşada uyku emaresi yok.üstüne üstün hırçınlaşmaya ağlamaya başladı.birazda kızgınca 'uyumazsan uyma o zaman oyun oynayalım dedim'ağlaya ağlaya tamam dedi.
ve  babane gelince iş çığrından çıktı nasıl bir ağlamadır anlatamam.içini çeke çeke,iki gözü iki çeşme ağlıyor.
benim okula gitmek için hazırlandığımı görünce dahada sesli ağlama başladı.
tabi ben perişan,ne yemek yedirebildim, ne uyutabildim çocuk yorgun, belkide aç..
kaçarak gitmek istemedim ,aldım karşıma,
-anneciğim okula gitmem gerek, ağbilere,ablalara kitap okumam gerekiyor,kitap okuyup gelicem tamam mı yavrum?
-anne ditme ütpen,beni bıyakma..diye ağlayan bir kuzu..yarımsaat dil döktüm banamısın demedi,

belki 100 kere abartı değil beni hiç dinlemiyor sürekli 'ditme anne ütpen' dedi durdu.mecbur ağlaya ağlaya bıraktım okula gittim.
yol boyunca nelerneler geçti aklımdan...yapamayacağım şeyler.tek tesellim doruk iyice hırçınlaşsa bile babanesi sabrederdi ve ona zarar vermezdi.ben aklım dorukta ilk dersi tamamladım.kayınvalidem aradı,
-kızım üzülme biraz makarna yedi uyudu.dedi.
ikinci ders çocuklar bile yüzümdeki huzuru anlamış olacaklar ki mutlu bir habermi aldınız dediler.
evet dedim kuzumun karnı doymuş ve uyuyormuş bundan mutlu haber mi olur:))